2021 Eylül ayının son günü fonksiyonel tıbbın dünyadaki en önemli doktorlarından biri olan Mark Hyman'dan fonksiyonel tıbbın bakış açısıyla yaşam süresini iyileştirmek için neler yapabileceğini ve beyin sağlığının vücutla olan ilişkisini dinledi İstanbul’da.
Fonksiyonel tıp ne derseniz esasında alternatif tıp gibi değil (zaten alternatif tıbbın kanıtlanmışına tıp diyoruz:) Fonksiyonel tıp hastaya daha geniş bir perspektiften bakmayı, tek bir organ - hastalık ya da semptoma dayanmak yerine kişinin daha detaylı bir hikayesinin alınarak tekil değil sebep tedavi etmeye odaklanan bir bilim dalı. Mark Hyman da gerek iyileştirdiğini ilettiği hastalar ile gerekse konuşmaları ve kitaplarıyla bizlere bu konudaki tecrübelerini aktaran konunun "guru”su. Dünki konferansla da kendisinin "guru” gürültü olmadığını gördüm bizzat.
Peki ne anlattı Dr. Mark Hyman?
En baştan belirteyim: Ne sigaradan ne alkolden bahsetti. Bunlar zaten hayatınızda olmayacak diyorlar bi kere bunu kenara yazalım. Sonra "Gluten çok zararlıymış ekmek artık yemiyorum” diye carlayan abilerin ve ablaların gece alem fotolarına maruz kalınca insanın siniri zıplıyor çünkü 10 senelik makarnacı tecrübem bu benim:)
Doktor bey 5 önemli konudan bahsetti:
1- Gıdanız ilacınız olsun. Kesinlikle ve kesinlikle sebze-meyve temelli, sağlıklı yağların kullanıldığı, işlenmiş ürünlerin zinhar olmadığı, etin abartılmadığı, mümkün olduğu kadar organik en olmadı iyi tarım uygulaması ile yetişmiş pestisitsiz, ilaçsız tarım ürünlerinin öncelik olduğu, yem değil otla beslenmiş hayvanların etlerinin ve süt ürünlerinin tercih edildiği, dozunda temiz baharatların kullanıldığı, civasız düzgün omega 3’lü balıkların tüketildiği, dengeli-farkında-çevreye de insana da duyarlı bir beslenme çeşidi tavsiye ediyor. Tüm aklı başında sağlıkçıların bahsettiği ve bizim de senelerdir üzerinde durduğumuz noktalar.
2- Egzersiz yapın. Süresi, çeşidi size kalmış ama mutlaka hareket edeceksiniz. 65 yaşından sonra bisiklete başlamış 100 yaşında yarışlara katılan bir beyin hikayesi ile hiçbir şey için geç değil dedi.
3- Uykunuza önem verin. Ne az ne çok. Tam dengede kaliteli bir uyku için gereken önlemleri alın.
4- Stresinizi yönetin. Bu benim kendime en çok tekrarladığım nokta oldu. Stressiz olmuyor, ne eskiden ne şimdi ne de gelecekte olacak. İnsanız mutlaka korkularımız, çekincelerimiz var. Ama bunları dengede tutmak, farkında olmak, hayatımızı orkestra biçiminde yönetmek bizim elimizde. Meditasyon üzerinde durdu ama Türk doktorlarımız biliyorsunuz bir inanca bağlı olmayı, bize iyi gelen rutinleri yapmamızı da çok hatırlatırlar.
5- Sevdiklerinizle beraber olun ve kaliteli zaman geçirin. Bu madde benim bilmediğim tek madde idi açıkçası. Daha doğrusu üzerinden durulması açısından önemli oldu benim için çünkü bu tip listelerde ya atlanır sütün kaynağı, egzersizin süresi gibi detaylarla ilgilenildiği için ya da en iyi ihtimalde stresi yönetiminin alt başlığı olarak ele alınır. Ayrı bir madde olarak ele alınması artık daha anlamlı. Çünkü özellikle pandemi sürecinde eve kapanmalarımız, ancak telefonla hasret gidermelerimiz, birbirimize sarılamamamız ile ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladık. Sevdiğimiz insanlarla beraber olmak, onlarla kaliteli zamanlar geçirmek kendi sağlığımız için de çok çok kıymetli.
Dr. Mark Hyman’ın bu konuşmasına sağlıktaki son trendleri takip etmek, bir doktorun geniş perspektiften bakış açısını bizzat görmek ve yeni bilgiler öğrenmek için katıldım. Bir öğleden sonra gibi kısa bir zaman bilgi açısından kısıtlı bir kazanıma sebep olsa da hissiyat olarak hem kendim hem ailem ve katılımcıların bir çoğunun aksine ürünlerimizle doğru yerde olduğumuzu, doğru yöne yürüdüğümü görmüş oldum. Bir diğer önemli nokta ABD’de ne kadar çok rafine ve aşırı işlenmiş gıdaya batmış olduklarını da fark etmem oldu. Çünkü "Peynir-yoğurt ve kefir hakkında ne diyorsunuz?" soruma "Sütün kaynağına bağlı, çok temiz bir kaynak ise içeriği de çok güzel oluyor. Aşırı işlenmiş değil temiz ürünler çok çok önemli" dedi. Binlerce hayvanın sıkış tepiş ve hızlıca büyütüldüğü Amerikan çiftliklerinin aksine pencereden baktığımda otlayan koyunları, keçileri görebildiğim bir coğrafyada yaşadığım için şükrettim açıkçası. Biz çok eski bir mutfak geleneğine sahip, hala çok büyük çoğunlukla ev yemeği yiyen, tencere yemeklerinin piştiği, meyveye-sebzeye değer veren, bakliyatı seven, her semtinde pazarların kurulduğu, organik üretimde Avrupa’nın arka bahçesi olarak önemli ihracatçı bir ülkeyiz. Biz Amerika değiliz. Yüzümüz muassır medeniyetlerin gelişme yoluna dönük olsa da mutfağımızla, tarımımızla, üretimimizle çok daha şanslıyız. Karbonhidrat tüketimimizi kontrol altına almamız gerekiyor sadece biraz ve inanın bunu markasında "Makarna” kelimesi bulunan bir gıda mühendisi olmama rağmen hep söylüyorum. Bizim adımızın çok ötesinde bir vizyona sahibiz artık biliyorsunuz, hissediyorsunuz bu yüzden bizi takip ediyorsunuz biliyorum. İsim de değişecek onun da müjdesini buradan vermiş olayım:)
Ah bir de ülkecek egzersize kıymet versek çok çok iyi olacak onu da hissediyorum. Olacak olacak, güzel evlatlar yetiştirerek zinde yaşlanacağız inşallah...
Tuğba Bayburtluoğlu
Gıda Müh., Yazar